Beslenme önerileri toplumun genel özellikleri, hastalık yatkınlıkları ve alışkanlıkları değerlendirilerek, ortalama olarak belirlenir. Örneğ...
Beslenme önerileri toplumun genel özellikleri, hastalık yatkınlıkları ve alışkanlıkları değerlendirilerek, ortalama olarak belirlenir. Örneğin günlük 300 mg kafeinin aşılmaması damar sağlığı için verilen en temel önerilerdendir. Ancak herkesin vücudu bu miktarda kafeini kaldırmaz.
Diyetisyen ve Yaşam Koçu Gizem Şeber ''Kişinin günlük alabileceği maksimum kafein miktarını belirleyen faktörlerden en önemlisi genleridir. Aynı durum tuz, B vitaminleri, yağ ve birçok başka besin öğesi içinde geçerlidir'' diyor.
Her birey kendine özeldir. Onu biricik kılan ise genetik özellikleridir. Annesinden ve babasından aldığı genler bütün vücudunun işleyişini ve nelere duyarlı olduğunu belirler. Bu nedenle bize özel beslenme gereksinmelerini belirleyen en temel anahtar da aslında genlerimizdir.
Herkes Tuza Duyarlı Değildir!!
Tuz tüketiminin aşırı olması kalp hastalıkları ve yüksek tansiyona davetiye çıkarmaktadır. Türk toplumunun günlük ortalama tuz tüketimi 18 gram iken, önerilen günlük 2 gram ve altıdır. Fakat her kişi tuza duyarlı değildir. Yüksek tansiyon hastaları arasında hiç tuz kullanmadığı halde tansiyonunu düşüremeyen kimseleri bu güne kadar duymuş olmanızın da sebebi bu. Ne kadar tuz tüketme hakkımız olduğunu da belirleyen Anjiyotensinojen Geni. Bu genin bir versiyonunu taşıyanların tuz tüketiminde oldukça hassas davranması gerekiyor.
Kafein Herkes İçin Aynı Etkiye Neden Olmaz
Kafein kalsiyum minerali emilimini olumsuz etkileyen öğelerden biridir. Yüksek kafein alımında vücuttan atılan kalsiyum artar. Kafeinin yüksek doz kullanımı aynı zamanda yüksek tansiyona ve damar hastalıklarına yakalanma riskini arttırabilir. Bu nedenle de toplumlar için genel öneri günde 300 mg'ı aşmamaktır. Fakat kafein herkeste aynı derecede olumsuz etki yaratmaz. D vitamini metabolizması ve kemik sağlığı ile ilgili olan VDR geninde bir versiyonu taşıyan kimselerin gelecekte osteoporoza yakalanmaması için kafein tüketimlerini 300 mg'dan daha az tutmaları gerekir.
Kalp Krizinden Korunmak İçin Kişisel B Vitamini Gereksinimini Bilmek Önemli
Homosistein adı verilen madde vücudumuzun B vitaminlerini işleme durumuna göre oluşmakta ve kalp hastalıkları açısından kolesterolden daha zararlı etkileri olduğu düşünülmektedir. Uzun yıllardan beri araştırılan ve üzerine birçok bilimsel çalışma yapılmış MTHFR geni vücudumuzda B vitaminlerinin nasıl işlendiğini belirler. Bir grup kişide B vitaminlerinin yavaş işlenmesini sağlayan gen vardır ki bu durum kalp hastalıklarına yakalanma riskini oldukça yükseltir. Bu kişilerin ekstra B vitamini desteği kullanmaları gerekebilir. Fakat kişi bilinçsizce B vitamini kullanmamalıdır. Çünkü başka bir gen çeşidi olan kişi fazla B vitamini aldığında kolon kanserine yakalanma riskini yükseltebilir.
Hastalıklara Yatkınlıklarınız Gen Haritanizda Gizli
Hastalıkların oluşmasında genetik faktörler ve çevresel faktörler rol oynar. Kişinin genetik yatkınlığı varsa çok az bir çevresel uyaranla dahi bu hastalığa yakalanabilir. Bu nedenle genetik haritadan hangi risklere sahip olduğunu bilmesi yaşam tarzı stratejileri oluşturması açısından çok önemlidir.
Özellikle çağımızın vebası sayılan kansere karşı yatkınlıklarımızı belirleyen detoks genlerimizdir. Herkesin detoks genleri aynı şekilde değildir, bazıları vücudun toksinlerden daha yavaş arınmasına neden olur. İşte bu kişilerin kansere yakalanma riski daha yüksektir ve mutlaka önleyici bir yaşam tarzı takip etmek durumundadırlar.
✎ Mutfağınızın olmazsa olmazı her ürün Karaca’da!
Diyetisyen ve Yaşam Koçu Gizem Şeber ''Kişinin günlük alabileceği maksimum kafein miktarını belirleyen faktörlerden en önemlisi genleridir. Aynı durum tuz, B vitaminleri, yağ ve birçok başka besin öğesi içinde geçerlidir'' diyor.
Her birey kendine özeldir. Onu biricik kılan ise genetik özellikleridir. Annesinden ve babasından aldığı genler bütün vücudunun işleyişini ve nelere duyarlı olduğunu belirler. Bu nedenle bize özel beslenme gereksinmelerini belirleyen en temel anahtar da aslında genlerimizdir.
Herkes Tuza Duyarlı Değildir!!
Tuz tüketiminin aşırı olması kalp hastalıkları ve yüksek tansiyona davetiye çıkarmaktadır. Türk toplumunun günlük ortalama tuz tüketimi 18 gram iken, önerilen günlük 2 gram ve altıdır. Fakat her kişi tuza duyarlı değildir. Yüksek tansiyon hastaları arasında hiç tuz kullanmadığı halde tansiyonunu düşüremeyen kimseleri bu güne kadar duymuş olmanızın da sebebi bu. Ne kadar tuz tüketme hakkımız olduğunu da belirleyen Anjiyotensinojen Geni. Bu genin bir versiyonunu taşıyanların tuz tüketiminde oldukça hassas davranması gerekiyor.
Kafein Herkes İçin Aynı Etkiye Neden Olmaz
Kafein kalsiyum minerali emilimini olumsuz etkileyen öğelerden biridir. Yüksek kafein alımında vücuttan atılan kalsiyum artar. Kafeinin yüksek doz kullanımı aynı zamanda yüksek tansiyona ve damar hastalıklarına yakalanma riskini arttırabilir. Bu nedenle de toplumlar için genel öneri günde 300 mg'ı aşmamaktır. Fakat kafein herkeste aynı derecede olumsuz etki yaratmaz. D vitamini metabolizması ve kemik sağlığı ile ilgili olan VDR geninde bir versiyonu taşıyan kimselerin gelecekte osteoporoza yakalanmaması için kafein tüketimlerini 300 mg'dan daha az tutmaları gerekir.
Kalp Krizinden Korunmak İçin Kişisel B Vitamini Gereksinimini Bilmek Önemli
Homosistein adı verilen madde vücudumuzun B vitaminlerini işleme durumuna göre oluşmakta ve kalp hastalıkları açısından kolesterolden daha zararlı etkileri olduğu düşünülmektedir. Uzun yıllardan beri araştırılan ve üzerine birçok bilimsel çalışma yapılmış MTHFR geni vücudumuzda B vitaminlerinin nasıl işlendiğini belirler. Bir grup kişide B vitaminlerinin yavaş işlenmesini sağlayan gen vardır ki bu durum kalp hastalıklarına yakalanma riskini oldukça yükseltir. Bu kişilerin ekstra B vitamini desteği kullanmaları gerekebilir. Fakat kişi bilinçsizce B vitamini kullanmamalıdır. Çünkü başka bir gen çeşidi olan kişi fazla B vitamini aldığında kolon kanserine yakalanma riskini yükseltebilir.
Hastalıklara Yatkınlıklarınız Gen Haritanizda Gizli
Hastalıkların oluşmasında genetik faktörler ve çevresel faktörler rol oynar. Kişinin genetik yatkınlığı varsa çok az bir çevresel uyaranla dahi bu hastalığa yakalanabilir. Bu nedenle genetik haritadan hangi risklere sahip olduğunu bilmesi yaşam tarzı stratejileri oluşturması açısından çok önemlidir.
Özellikle çağımızın vebası sayılan kansere karşı yatkınlıklarımızı belirleyen detoks genlerimizdir. Herkesin detoks genleri aynı şekilde değildir, bazıları vücudun toksinlerden daha yavaş arınmasına neden olur. İşte bu kişilerin kansere yakalanma riski daha yüksektir ve mutlaka önleyici bir yaşam tarzı takip etmek durumundadırlar.
Hiç yorum yok